About

Hakkımda #

Bir önceki hakkımda yazıma şöyle başlamışım. #

1985 Eskişehir doğumlu, çocukluğunu ailesinin yaramazı, ergenliğini ise yatılı okuduğu okulda daha sönük ama eğlenceli geçiren, kendi su akar yolunu bulurculuğuyla Sakarya Mühendislik fakültesinden mezun olmuş, 6 yıllık üniversite hayatının arasına iyisiyle kötüsüyle başlayıp biten bir evlilik sıkıştırmış, hayatın getirip götürdükleri neticesinde hepimiz gibi nicelik ve nitelik buhranlar arasında gidip gelen, huzur peşinde koşuşturan bir bireyim.

Şimdi bu sayfayı revize etmeye kalktığımda görüyorum ki; seneler önce yukarıdaki paragrafı yazdığım zamanlarda bile çok güzel mesajlar ortaya çıkmış kendiliğinden.

Su akmış, yolunu bulmuş. İyiler, kötüler olduğu gibi kabullenilmiş. Hayatta yaşanmakta olan her ne varsa itmeden çekmeden bir kenara bırakılıp, bir huzur arayışı içinde olduğumu farketmişim.

Teknik şeyler #

Kendimi tanımlama çabalamalarımdan sonra ilgili yazımda asıl vermek istediğim mesaja geçmiş ve teknik donanımlarımdan bahseder olmuşum.

PHP, Python, Java gibi hala popüler diyebileceğimiz dillerden, Perl gibi daha nostaljik denebilecek dillere kadar yaşadığım serüvenleri anlata anlata bitirememişim.

Açık kaynak kod dünyası ile tanışma hikayemi özetlediğim satırları okurken, bu alana ne kadar bağlandığımı net bir şekilde görebiliyorum şuan. Doğru ya da yanlış olarak yorumlanabilecek bir konu değil. Hala açık kaynak kod dünyasına bağlı olmama rağmen, zihnimdeki bağlılık (aidiyet) tanımının yıllar içinde değişmiş olduğunu görebiliyorum. Ki bu konuya ilerleyen süreçlerde girebiliriz.

Bir hobi olarak devam ettiğim yazılımı meslek haline getirerek 2010 yılında İstanbul’da sabit bir işe başladım. Burada 3,5 yıl kadar Perl yazdım. Bu sırada PHP dende kopmayıp Codeigniter iskeleti ile framework kavramıyla tanıştım. Framework arayışlarım sonucu Python dili ve DJango iskeleti ile tanıştım, ancak tasarım üzerinde daha özgür olmayı sevdiğimden üzerinde çok durmadım. Çalıştığım firma ve yaptığım iş gereği çok fazla sayıda sektöre yönelik otomasyon sistemi çalışmalarım oldu. Bu çalışmalar genel olarak veri madenciliği ve raporlama odaklı idi.

Ardından hayatımın dönemeçlerinden biri olacak olan Mogin girişiminin (artık aktif değil) teknik temellerini oluşturan sözleri sıralamışım.

Tanışmış olduğum Android ortamı ilgimi çekti ve Java dünyasına giriş yaptım. Uzun yıllar Java yazmamış olsamda kısa sürede aşina olduğum Maven iskeleti ve PrimeFaces komponentleri beni Android dışındaki Java ortamları ile tanıştırdı ve aynı zamanda PHP için bezer framework araştırmaları yaparak Symfony ve Laravel ile tanışmamı sağladı.

Geçmişten masum bir mesaj gibi #

Bunca teknik detayın sonunda verdiğim mesaj ise günümüzde hala tekrar tekrar tecrübe ettiğim şeylere ışık tutar nitelikte.

Peki bunca teknik giriş sonrasında ben ne yazmaktan zevk alırım? Yazılım dili seçiminde ısrarcı olmamak gerektiğini, doğru dili doğru alanda kullanmanın getirdiği kazanımları zamanla kavradım. Ayrıca sektör ne olursa olsun yazılım önemlidir ancak herşey demek değildir. İşte tamda bu nedenle birazda son kullanıcı vari bir yaklaşım sergilemeye çalışarak neyle yazacağımdan çok ne yazacağıma, işin arkasında güvenebileceğim insanların olup olmamasına, nihai ürünün bizlere ne kazandıracağına odaklanmaya öncelik tanırım. Yoksa dünyalar kadar önemli görüp göklere çıkardığımız yazılım işin kendisi bile olsa sadece işin bir parçası. Buda bir gerçek.

Azıcık da bugün ! #

Bugün teknik anlamda yazılım dünyasını hakkını vererek takip ediyorum dersem yalan olur. Development sürecinin aslında ortaya çıkacak olan ürün netleştikten sonra enerjinin aktarılması gerektiği bir süreç olduğunun; asıl olanın mantığa yatkın, değer kazandıran, kanun gibi işlenmesi gerekmese de güzel planlanmış ve somutlaştırılmış bir süreç ortaya çıkarmak olduğunun bilincine vakıf oldum.

Bu nedenle Lean Canvas gibi metodolojiler ve içerdiği Event Storming süreci gibi alanlara çok enerjimi verdim. Aynı zamanda bir yoga eğitmeni olarak; proje yönetimini hedef alan bu alanların yoga öğretisinin doğasını içerisinde barındırığını ve bu tür metodolojilerin ortak bilinçteki hali hazırda var olan problemleri çözmek üzere yine ortak bilinç tarafından ortaya atıldığını belirtmeden geçmeyecek ve şuan detayına girmeyeceğim.

Bunların yanında proje yönetimini destekleyen, bütüncül yaklaşıma sahip Continous Development, Continuous Delivery kavramları ile birlikte; son kullanıcı tarafında takım olarak değer kazandırmaya odaklı ATTD yöntemi ilgimi en çok çeken konulardan.

Bu alanda ilerleyen süreçte yazıp çizeceğim daha çok şey olacağını hissediyorum.

Derken Aum ! #

Okuduğum, okuyamadığım hayatın bende tezahür ettirdiği benzer mesajlar arasında, hayatın kendisi hızlı bir şekilde akmaya devam ederken; bir gün o geldi. Aum !

Hep dışarıda arayıp, beklentiler içinde kaybolduğum yaklaşık 34 yılın sonunda bir başlangıç gerçekleşti. Kollektif bilinçten aldığım ve hiç bir zaman kendime dahi açıklayamadığım, hatta şuan yazarken bile zorlandığım bir şey oldu. Ve ittirip çekmeden kendiliğinden oldu.

Sonsuz kaynağın temsili o hal vuku buldu. Varoluşun sesi Aum !

Önce A #

Milyarlarca defa her birimiz üzerinde gerçekleşen varoluşun başlatıcı gücü beni yep yeni bir yola soktu. Hazırdım ve tam olmam gereken yerde ve andaydım. Şuan hepimizin olduğu gibi.

Kendimi bildim bileli şiddetten kaçan, olabildiğince naif ve hareketi seven bir yapıda olduğumu söyleyebilirim. Aynı zamanda bir takım uzak doğu sporları dahil çeşitli sportif alanlarda tecrübeliyim. Tam olarak izah edemediğim başlangıç ile hayatımdaki hareket ve şiddetsizlik ihtiyacımın kaynağını keşfeder oldum.

Fiziksel engellerimin dikkate alınmayacak kadar kısıtlı olmalarına rağmen fitness amaçlı gerçekleştirdiğim eylemleri zihinselengellerimden dolayı sürdürülebilir bir alana taşıyamadığımı farkettim.

Zihinsel engelimi farkedip bir soru sordum. Bu engelimin kaynağı nedir ? Ve sistem beni bulmaktan öte olmak üzere bir yola soktu. Yoga başladı.

Sonra U #

Aynı kaynağın devam ettirici özelliği beni her gün mata çıkardı. Elimden ne geliyorduysa orada oldum. Ancak yoga bedensel bir spor dalından çok öteydi ve kaldı ki yola çıkış amacım da spor değildi artık.

Sistem tam da olması gerektiği gibi anlarını bir bir işledi ve kendimi Yoga Eğitmenlik Eğitiminde buldum. Amacım değişmemişti, eğitmen olmak yoktu planlarım arasında. Ancak sistem benim sınırlı bilgim dahilinde değil, neye ihtiyacım olduğuna yönelik hareket ederek beni bu alana soktu.

Zihinsel engellerimin peşinde koşarken girdiğim yol, zihinsel engellerimi farketmemi sağlayan alanlarda yaşadığım problemleri ben farkında olmadan çoktan maziye gömmüştü bile.

Yol hep devam ediyordu. Ve çok güzeldi. Ve çok güzel.

En Son M #

Sonsuz kaynağın bitirici gücü.

Sonlu olan her şey bir gün biter. Sevinçlerimiz, acılarımız, ağlamalarımız, gülmelerimiz. Biterler. Çünkü sonludurlar. Yaşadığımız fiziksel ortam dualiteye tabiidir. Mutluluk varsa bunun karşılığında acı da olmak zorundadır. Evet bu hayatta acı kaçınılmazdır. Olumsuz olarak algılanan bu kaçınılmaz acı aslında en az karşılığı olan mutluluk kadar şifadır. Acı da ihtiyacındır. Ve sistem senin acıyı nasıl yorumladığına bakmaksızın ihtiyacın ise verir.

Bu yüzden bir şeyin bitmesi de en az başlaması kadar değerlidir. Devam etmekte olan sürecimde ben bir takım şeyleri bitirmek durumunda kalarak tecrübe ettim. Yine ittirmeden ve çekmeden, olanı olduğu gibi kabul ederek, hatalarınla sevaplarınla ve aynı başladığın heyecanınla bitirebilmek yaşananı onurlandıracak bir erdemdir.

O zaman Erkin abimizden hepinize gelsin #

Kalın sağlıcakla.